Şeb-i Arus (Farsça: شب عروس), kelime anlamı olarak "düğün gecesi" demektir. İslam tasavvufunda, özellikle Mevlevilik'te büyük bir öneme sahip olan bu kavram, Mevlana Celaleddin Rumi'nin ölüm yıl dönümünü ifade eder. Mevlana'nın, ölümü bir yok oluş değil, sevgiliye, yani Allah'a kavuşma olarak gördüğü düşüncesinden hareketle, bu gece bir matem değil, bir vuslat ve yeniden doğuş bayramı olarak kutlanır.
Mevlana Celaleddin Rumi, 17 Aralık 1273'te Konya'da vefat etmiştir. Onun vefatı, sevenleri için büyük bir kayıp olsa da, Mevlana'nın öğretileri, ölümün bir son olmadığı, aksine ebedi bir birlikteliğin başlangıcı olduğu yönündedir. Bu nedenle, vefat ettiği gece, Şeb-i Arus olarak adlandırılmış ve bir yas günü olmaktan ziyade, bir kutlama, bir anma ve bir vuslat gecesi olarak kabul görmüştür.
Şeb-i Arus, sadece Mevlana'yı anmakla kalmaz, aynı zamanda onun öğretilerini, özellikle aşk, hoşgörü, birlik ve insan sevgisi üzerine olan felsefesini hatırlamak ve yaymak için bir fırsat sunar. Bu gece, insanların kendilerini sorgulamaları, hatalarından ders çıkarmaları ve daha iyi bir insan olma yolunda çaba göstermeleri için bir vesiledir.
Şeb-i Arus törenleri genellikle Konya'da, Mevlana Türbesi'nde ve çeşitli Mevlevi dergahları'nda gerçekleştirilir. Törenler, genellikle şu unsurları içerir:
Şeb-i Arus, sadece dini bir ritüel olmanın ötesinde, Türk kültürü ve sanatı üzerinde de derin izler bırakmıştır. Mevlana'nın eserleri, yüzyıllardır şairlere, yazarlara, müzisyenlere ve sanatçılara ilham kaynağı olmuştur. Semazen'lerin sema'sı, Türk dansı'nın önemli bir parçası haline gelmiş ve birçok farklı yorumla sahnelenmektedir.
Günümüzde Şeb-i Arus törenleri, UNESCO'nun da desteğiyle, uluslararası bir etkinlik haline gelmiştir. Her yıl binlerce insan, Mevlana'yı anmak, onun öğretilerini anlamak ve yaşamak için Konya'ya akın etmektedir. Şeb-i Arus, bir yandan geleneksel ritüelleri korurken, diğer yandan da modern yorumlarla Mevlana'nın evrensel mesajını tüm dünyaya yaymaya devam etmektedir.